Mimari
Osmanlı mimarisi Osmanlı İmparatorluğu’nun beylik olarak kurulup, imparatorluk olarak yayıldığı ve hüküm sürdüğü dönemlerde inşa ettiği veya fikir öncülüğü yaptığı mimari üslupları ve eserleri kapsar. Osmanlı mimarisi kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk mimarisi, Selçuklu mimarisi, Bizans mimarisi, İran mimarisi ve Memlük mimarisi'nden etkilenmiştir. Osmanlı mimarisini Akdeniz ile Ortadoğu mimari geleneklerinin sentezi olduğunu düşünen mimarlık eleştirmenleri de vardır.
Her ne kadar farklı dönemlerdeki ihtiyaca ve teknolojiye göre farklı yapı türleri inşa edildiyse de, genelde Osmanlı’nın hakim olduğu bölgelerde camiler ve çevresinde yapıların inşa edilmesi sıklıkla rastlanan bir olguydu. Camiler çevreleri bir sürü sosyal müessese ile örülür ve bir "külliye" teşkil ediyorlardı.
Erken dönem mimarisi veya Bursa üslubu (1299-1501)
Erken dönem mimarisi 1299 yılında Osmanlı Devleti’nin Osman Gazi tarafından Söğüt'de Osmanlı'nın tarafından kurulması ile 1501 yılında Bayezid Camii'nin (1501-1505) inşaatının başlaması arasındaki dönemi kapsar. Bazı araştırmacılar ise bu dönemin Edirne'de yer alan Üç Şerefeli Cami inşaatının 1437 yılında tamamlanmasıyla bittiğini kabul ederler. 1437 yılında inşaatı tamamlanan Üçşerefeli Camii hem erken dönemin en önemli yapıtlarından kabul edilmektedir; hem de klasik dönemin özelliklerinden olan iç avluya sahip planlar ve ana kubbe öğelerinin ilk kez uygulandığı bir yapıdır.
Bu döneme ait yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer aldı. Osmanlı mimarisine ait ilk kaydadeğer uygulamalar İznik şehrinde inşa edildi. Ancak 1335 ile 1365 yılları arasında başkent olan Bursa şehrinde daha anıtsal uygulamaların gerçekleşmesi nedeniyle bu döneme Bursa üslubu adı da verilir. 1365 ile 1453 yılları arasında devlete başkentlik yapmış olan Edirne'de ise ağrılıklı olarak camii ve medrese inşa edildi. Bizans mimarisi ve Selçuklu mimarisi etkilerini taşısa da bu dönemde klasik döneme dayanak oluşturacak fikirlerin ilk uygulamaları gerçekleşti. Ayrıca Klasik dönemin en önemli mimari kavramlarından birisi olacak kubbe kullanılması pratiği ortaya çıktı.
Ferah ve aydınlık mekanların oluşturulmasına önem verildiği bu dönemin başlarında tek kubbeli yapılar inşa edilirken, ilerleyen süreçlerinde ise çift veya çok kubbeli yapılar da uygulandı. 1333 ile 1334 yıllarında inşa edilen Hacı Özbek Camii Osmanlı mimarlık tarihinde inşa edilmiş ilk camii olarak kabul edilir. İznik'de yer alan bu yapı aynı zamanda tek kubbeli Osmanlı camii türüne de ilk örnektir. Dönemin kaydadeğer diğer yapıların başında 1472 yılında inşa edilen Çinili Köşk gelmektedir. Çinili Köşk Osmanlı mimariside daha sonra pek rağbet görmeyecek olan çininin dış kaplama olarak kullanıldığı nadir uygulamalardan birisidir. Erken dönem Osmanlı mimarisine örnek verilebilecek diğer bir uygulama da Osmanlı İmparatorluğu'nun yaklaşık 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı Padişahları'nın yaşadığı mekan olan Topkapı Sarayı’dır.
Klasik dönem (1501-1703)
1501 ile 1703 yılları arasında hakim olmuş Klasik dönemin örnekleri ağrılıklı olarak İstanbul şehrinde yer aldı. Özel mülkiyet kavramının olmamasından dolayı sivil mimari örneklerin olmadığı bu dönemde daha çok dini ve kamu yapıları inşa edildi. Klasik dönemin mimarların genel arayışı yüksek ve görkemli yapılar inşa etmekti. Bu sebepten erken dönemde uygulanmaya başlayan kubbeli ve merkezi planlı yapılar, klasik dönemde daha anıtsal ölçeklerde uygulandı. Bu dönemi etkileyen önemli yapılardan birisi de 537 yılında inşa edilen Ayasofya idi. Ayasofya gibi büyük ana kubbelerin inşa edilebilmesi için yarım kubbelerin kullanılması pratiği de bu dönemde yaygınlaştı. Bu amaçla inşa edilen yapıların en başında gelen camilerde ağırlıklı olarak kubbeli ve yan kubbeli örtüler ve tavanı destekleyen filayak destek sistemleri kullanıldı. Malzeme olarak küfeki taşı ve mermerin sıklıkla kullanıldığı klasik dönem yapılarının tasarımında genelde yukarıdan aşağıya inildikçe genişleyen bir tasarım kompozisyonu hakim oldu.
Modernleşme ve Osmanlı mimarisine etkileri
Lale Devri (1703-1757)
Bu dönemin başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki üst sınıf ve elit tabaka açık ve genel alanları sıklıkla kullanmaya başladı. Geleneksel ve içe dönük toplum değişmeye başladı. Çeşmeler ve sahil kıyısında residanslar popüler hale geldi, Aynalıkavak Kasrı gibi. Bir su kanalı (diğer adı Cetvel-i Sim), piknik alanı Kağıthane dinlenme alanı olarak tesis edildi. Lale devrinin Patrona Halil isyanı ile son bulmasına rağmen, o batılılaşma davranışının bir modeli oldu. 1720-1890 yılları süresinde Osmanlı mimarisi klasik dönem prensiplerinden saptı. III. Ahmet'in ölümüyle, I. Mahmut satanatı aldı (1730-1754). Bu dönem Barok stili camilerin inşaasına başlanıldığı dönemdi.
Barok dönemi (1757-1808)
Bu dönemin yapıları içinde dairesel, dalgalı ve kıvrımlı hatlar ağır basmaktadır. Bunları büyük örnekleri Nur-u Osmaniye Camii, Zeynep Sultan Camii, Laleli Camii, Fatih Mezarı, Laleli Çukurçeşme Hanı, Birgi Çakırağa Yalısı, Aynali Kavak Yazlığı ve Selimiye Kışlası dır. Mimar Tahir zamanın en önemli mimarıdır.
Ampir üslup dönemi (1808-1876)
Nusretiye Camii, Ortaköy Camii, Sultan Mahmut Mezarı, Mevlevi Dervişleri'nin Galata Locası, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Sadullah Paşa Yalısı, Kuleli Kışlası batılılaşma uygulamalarıyla parelel bir şekilde yürüyen en önemli örneklerdir. Balyan Ailesi döneme damgasını vuran mimarlardır.
Tanzimat dönemi (1876-1922)
Pertevniyal Valide Sultan Camii, Şeyh Zafir Binalar Grubu, Haydarpaşa Eczacılık Okulu, Duyun-u Umumiye Binası, İstanbul tapu senedi Ofisi, Büyük Postane Binası, Laleli Harikzedegan Apartmanları Eklektisizm stilinin hakim olduğu zamanın en önemli yapılarındandılar. R. D'Aronco, A. Vallaury zamanın önde gelen mimarlarıydılar.
Mimari örgütlenmeler
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmuş ilk mimarlık örgütlenmesi Hassa Mimarlar Ocağı idi. Hassa Mimarlar Ocağı’nın temel görevleri arasında Osmanlı İmparatorluğu’na ait yeni yapıları tasarlamak, keşif çalışmalarını yapmak ve inşaatları gerçekleştirmek vardı. Ayrıca inşa edilmiş eski yapıların bakımından ve onarımından da sorumluydular. İstanbul’un dışında ise Hassa Mimarlar Ocağı’na bağlı olan eyalet mimarları bu görevi yerine getirirlerdi. Hassa Mimarlar Ocağı'ndaki eğitim ve öğretim usta-çırak ilişkisine dayanılarak gerçekleşirdi. Bu kurumda yetişen mimarlar inşaatların uygulamalarında da yer alırlardı. Tecrübesine göre bir inşaatta bir baş mimar, yardımcı mimarlar, ustalar, kalfalar ve diğer uzmanlar bir ekip halinde çalışırlardı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda modern anlamda ilk modern mimarlık örgütlenmesi 1908 yılında Mimar Kemalettin Bey’in öncülüğünde kurulan Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti'ydi. 1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet ve kabul edilen anayasanin dernek kurma özgürlüğü getirmesinin etkisiyle kurulan Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti, I. Dünya Savaşı ve hemen ardından başlayan Kurtuluş Savaşı süreçlerinde kesitilerle de olsa varlığını sürdürdü. Ayrıca 1909 ile 1910 yılları arasında 12 sayılık ömrü olan bir dergi de yayınladı.
II. Meşrutiyet sürecinde kabul edilen anayasanın dernek kurma özgürlüğü getirmesi ile kurulan başka bir mimarlık örgütlenmesi de Güzel Sanatlar Birliği idi. 1909 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi mezunları tarafından kurulan bu örgütlenme Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, 9 Mart 1927 tarihinden itibaren Güzel Sanatlar Birliği ismiyle yeniden örgütlendi, 1934 yılında ise Türk Mimarlar Cemiyeti’nin İstanbul şubesi oldu.
Yapı türleri
- Cami: Osmanlı her çeşit yapı yapmıştır. Fakat en önemlileri şüphesiz camilerdir. Cami bir şehirde merkez teşkil ediyor ve pek çeşitli binalar etrafını çevirerek bir kültür sitesi halini alıyordu. Bunlara "Selâtin Camii" deniliyordu. Başta padişahlar olmak üzere hânedan mensuplarının yaptırdıkları daha çok bu şekildeydi. Camilerde çini, mermer, tahta veya sıva üzerine nakış gibi süslemeler vardır.
- Çeşme
- Tekke
- Han
- Kervansaray
- Külliye
- Medrese
- Saray
- Türbe
- Yalı
- Zaviye